İşkence Atlası: İşkencenin tıbbı olarak belgelendirilmesinde muayene ve Tanısal inceleme sonuçlarının kullanılması
Anahtar kelimeler:
Adli Tıp, Adli Bilimler, İşkence, İşkence Atlası, İstanbul ProtokolüÖzet
Bu atlasın profesyonel okurlarının çok iyi bildiği gibi işkence muayenesi bir bütündür.
Detaylı bir işkence öyküsü almadan, dikkatli ve sistemik bir fiziksel muayene yapmadan, dört dörtlük bir psikolojik değerlendirme için zaman ayırmadan işkence muayenesi tamamlanamaz. Bu üç majör bileşenden herhangi birindeki eksiklik, işkence iddiasının tıbbi soruşturmasında ciddi yetersizliklere yol açabilir.
Bu nedenle elinizdeki atlasta örneklerine yer verdiğimiz cilt bulguları ve tanısal inceleme sonuçlan her zaman bir bütünün parçaları olarak değerlendirilmek zorundadır. Detaylı bir öykü ve psikolojik değerlendirmenin eksik olduğu durumlarda fiziksel bulgular yetersiz kalabilir. Bunun örneklerini atlasın değişik bölümlerinde göreceksiniz.
Bu atlasta, işkencenin dokümantasyonu ve kanıtlanması ile işkence mağdurlarının tedavi ve rehabilitasyonu çalışmalarını sürdürdüğümüz yıllar içinde bir araya getirdiğimiz görüntüleri sizlerle paylaşıyoruz. Bunların, sadece bizim görebildiklerimiz içinde başarılı bir şekilde fotoğraflayıp koruyabildiklerimiz olduğu unutulmamalıdır. Buzdağının büyük kısmı hala suyun altındadır.
İşkence yapanlar genellikle iz bırakmamayı hedeflerler. Hatta iz bırakmadan en fazla acı ve hasarı verebilmek işkenceciler için bir ustalık belirtisidir. Bu nedenle başvurularınızın çoğunda gözle görülür izler bulamayabilirsiniz. Radyolojik veya sintigrafik olarak pozitif bulgular elde edemeyebilirsiniz. Bu atlasla örneklerini gördüğünüz bazı apaçık işkence olgularıyla karşılaşan hekimler kadar şanslı olamayabilirsiniz.
İstanbul Protokolü'nde de belirtildiği gibi, gözle görülür fiziksel bir izin bulunamaması, işkence yapılmadığı anlamına gelmez. Tanısal incelemelerden elde edilen bulguların ya da psikolojik kanıtların olmaması da yine işkence yapılmadığı anlamına gelmiyor. Unutulmamalıdır ki, travma sonrası stres bozukluğu gibi tamamen psikolojik olan ya da kronik ağrı sendromu gibi fiziksel muayene ya da tanısal incelemeler sonucunda belgelenmesi son derece güç olan, ama işkence mağdurlarında çok sık rastlanan bazı sorunlar da, işkencenin soruşturulması ve rehabilitasyonuyla uğraşan hekimlerin sıklıkla karşılaştığı durumlar arasındadır.
Bir Birleşmiş Milletler belgesi olan İstanbul Protokolü’ne göre, devletler gözaltı prosedürleri ile ilgili uluslararası sözleşmelere ve normlara uymak zorundadırlar. Bir kişinin gözaltına alınması ile ilgili uluslararası standartlara aykırılık varsa, işkencenin yapıldığını ispatlama yükümlüğü işkence gördüğünü iddia eden şahsa ait değildir. İlgili devlet, uluslararası gözaltı standartlarına uymamıştır ve işkencenin yapılmadığını ispatlamakla yükümlüdür.
İsrail, bu açıdan ilginç bir örnek oluşturuyor. Şubat 2008 itibariyle İsrail’de yasal olarak incommunicado tutukluluk süresi 90 gündür. İsrail güvenlik güçleri, bir şüpheliyi yasalara uygun bir şekilde, ailesi ve avukatları da dahil olmak üzere hiç kimseye göstermeden 90 gün süreyle gözaltında tutabilir
Halbuki kaba dayak sırasında oluşabilecek bazı hasarlar, örneğin kulak zarı perforasyonlarının 1-2 mm’den daha küçük olanları 7-14 gün içinde iyileşir. İşte tam da bu yüzden, İstanbul Protokolü gözaltına alma usul ve uygulaması uluslararası standartlara uymayan devletleri işkencenin olmadığını kanıtlamakla yükümlü kılmıştır.
Atlasta başlıca işkence yöntemlerinin tanım ve çizimlerini, belli başlı işkence yöntemleriyle uyuşan cilt bulgularını, radyolojik ve histopatolojik tetkik sonuçlarını, ayırıcı tanıda önem taşıyan bazı durumları ve bazı özel olgulara ait örnekleri bulacaksınız. Olgu örnekleri arasında çocuklara işkence uygulanması ve cezaevi operasyonlarında yaşanan yaralanmalara özel bölüm ayrılmıştır. Bu olgular da Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın arşivinden alınmıştır.
Bu atlas, sadece işkence iddialarının araştırılması ve soruşturulması için değil, adli tıp temel eğitimi sırasında da yararlanılabilecek çeşitlilikte ve miktarda travma lezyonu fotoğrafı içermektedir.
İşkencenin belgelendirilmesinde önemli olan, ‘görünmeyen’ izlerin tespiti ve ‘görünen’ izlerin gerçekçi yorumudur. Saptanan her bulgu ile ilgili ayrı düşünmek ve bulguların bütününün anlatılan işkence iddiaları ile uyumlu olup olmadığı konusunda yorum yapmak gerekir. Örneğin bu atlasta yer verdiğimiz çok sayıda bağ ve kelepçe izi arasından birinin, dikkatli bakıldığında kişinin kelepçe ile ellerinden asılı olarak tutulduğu ifadesiyle uyumlu olduğu görülebilir. Bu tür detaylar, bazen bir davanın seyrini değiştirebilir.
Bu atlası yayınlamaktaki amacımız, işkencenin tıbbi bulguları konusunda fazla deneyimi olmayan hekimlerin en azından görsel bir temele ve işkence iddialarını sorgulamalarını sağlayabilecek belli bir nosyona sahip olmalarını sağlamak, adli tıp uzmanlık eğitimi almış hekimlerin ise mesleki olarak sahip oldukları sorgulama bilgi ve becerilerini, en azından işkence konusuyla ilgili olarak zenginleştirmektir.
İşkence izlerini dökümante etmenin en önemli basamaklarından biri de, saptanan lezyonların rutin olarak ve profesyonel kalitede fotoğrafının çekilmesidir. Adli tıp standartlarına uygun fotoğraflar adli soruşturmaya her zaman çok yardımcı olmaktadır.
Yine elinizdeki atlasın bir atlas olmaktan çıkıp bir ders kitabına dönüşmemesi ve çok hacimli olmaması için konuyla ilgili yazıları mümkün olduğu kadar kısa tutmaya, gerekli yerlerde İstanbul Protokolü’nden kısa alıntılarla yetinmeye çalıştık. İşkence izlerinin dokümantasyonuyla ilgili daha detaylı bilgileri İstanbul Protokolü ve TİHV Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezleri raporları başta olmak üzere pek çok yayında bulabilirsiniz.
Bu atlası meslektaşlarımız ve hocalarımız Dr. Türk- can Baykal, Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, Prof. Dr. Okan Akhan, Prof. Dr. Fikri Öztop ve Prof. Dr. Veli Lök’ün değerli katkıları ve önerileri ile tamamladık.
Atlasın hazırlanması sırasında Aytül Uçar, Hürriyet Şener ve Evren Özer başta olmak üzere, TİHV temsilciliklerinde çalışan tüm arkadaşlarımızın sınırsız desteğini gördük.
Radyoloji uzmanı dostlarımız Dr. Semih Aytaçlar ve Dr. Deniz Sevinç bazı radyolojik görüntülerin değerlendirilmesinde katkıda bulundular.
Prof. Dr. Fikri Öztop, konuyla ilgili patoloji preperatlarını bir araya getirdi ve elektik yanıklarının evrelendirilmesi üzerine en son buluşlarını dünyada ilk kez bu atlas aracılığıyla yayınladı.
Değerli KBB uzmanı Dr. Mazhar Çelikoyar, kişisel arşivinden çok değerli bir görüntüyü bizlerle paylaştı.
Dr. Korkut Canpolat ve Dr. Halis Dokgöz, özgün çizimleriyle atlasımızın kalitesini gerçekten çok arttırdılar. Sevgili Şaban Dayanan’ın konu ile ilgili fotoğrafları da bu çalışmaya özel bir değer kattı.
Anmadan geçemeyiz ki, TİHV Genel Sekreteri sevgili dostumuz Dr. Metin Bakkalcı’nın sürekli teşviki ve müspet telaşı olmasa, herhalde bu çalışmayı tamamlayamazdık.
Her şeye rağmen eksiklerimizin olabileceğinin bilincindeyiz. Bu atlasa yönelik eleştirileriniz, ileride daha iyisini yapmak doğrultusunda yazarları teşvik edecektir.
Bu atlasın işkence iddialarının belgelendirilmesi ile ilgili olarak çalışan adli tıp uzmanlarına, cezaevi doktorlarına, adli muayeneleri yapmakla yükümlü hekimlere, hukukçulara ve tüm insan hakları savunucularına yararlı olmasını umuyoruz.
işkencenin yeryüzünden silindiği gelecek günlerde, bu atlasın tarihi bir belgeden ibaret kalmasını tüm kalbimizle diliyoruz.
Dr. Önder Özkalıpçı - Dr. Ümit Şahin
Aralık, 2007
